haberler

KTÜ'de Selçuk Bayraktar Fırtınası Esti

Üniversitemizde gerçekleştirilen Milli Teknoloji Hamlesi Söyleşisi’nde öğrencilerle buluşan Selçuk Bayraktar’a, Üniversitemiz Senatosu’nda alınan kararla “Fahri Doktora” unvanı verildi. Programın açılış konuşmasını yapan KTÜ Rektörü Hamdullah Çuvalcı, "Selçuk Bayraktar'a Fahri Doktora unvanı verilecektir. Sayın Selçuk bayraktar geliştirdikleri araçlar ile ordumuzun faaliyetlerini attırdılar. Ordumuzda büyük başarılara imza atılmasını sağladılar. Terör örgütleri bu araçlar sayesinde takip edilmektedir. BAYKAR firmasının ürettiği araçlar ve TEKNOFEST sayesinde gençlerimize büyük bir özgüven aşılandı. Savunma sanayinin ihtiyaç duyduğu ürünler de sağlandı. Milli Teknoloji Hamlesi yıllar önce planlandığı görülmektedir. Devletimizin yaptığı en önemli hamle savunma sanayinin yerel kaynaklarla geliştirilmesidir. Ülkemizin tüm çabaları haklının güçlü olduğu bir dünya oluşturmak içindir. Bir gün dünyaya kardeşlik ve barış gelecekse bunu biz Türkler yapacağız. Bunun için güçlü bir savunma sanayi sağlamak gerekmektedir. Bugün Fahri Doktora unvanı verilecek olan Selçuk Bayraktar gençlerin Selçuk abisi ve rol modeli olmuştur. Selçuk Bayraktar'a elektrik elektronik alanında Fahri Doktora unvanı verilecektir. Bunu başarıları sayesinde kazanmıştır." ifadelerini kullandı.

T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve TEKNOFEST yönetim kurulu başkanı Selçuk Bayraktar, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Milli Teknoloji Hamlesi" konulu söyleşide, insansız uçakların en büyük katma değerinin içerisindeki yüksek teknoloji ve yazılımlar olduğunu söyledi.

İnsansız Hava Araçlarının Temelinde Cezeri Var

İnsansız hava araçlarının temelinde Cezeri'nin olduğuna işaret eden Bayraktar, "Dünyanın en iyisini de yapabiliriz. Aslında bize güçlü köklerimiz bu gücü veriyor. Bunu hiç unutmayacağız. Çünkü bunu unuttuğumuz zaman nasıl ki saksıdaki bir ağaç göğe uzanamazsa öyle kalmış oluruz." ifadesini kullandı.

Dünyada Havacılığın Doğuşu Sörfe Benzer

"Sörf dalgasının önünde olduğunuzda biliyorsunuz çok daha avantajlı oluyorsunuz. Arkaya düştüğünüzde ise sürekli zorlanıyorsunuz. Dolayısıyla doğarken aslında işin kökünde varız ama maalesef 1950'ye varıncaya kadar Türkiye'de bu çalışmaların akamete uğradığını görüyoruz. Hezarfen Ahmed Çelebi'nin çalışmalarının bir anlamda akamete uğradığı gibi. En azından öyle rivayet ediliyor. Lagari Hasan Çelebi roketçilik bilimiyle uğraşıyor. Belli bir dönemden sonra takvimde ilerlediğinizde maalesef medeniyetimizin organik bağının koptuğunu görüyoruz. Bizlerin de aslında Milli Teknoloji Hamlesi kapsamında yapmaya çalıştığı o, daha iyi gideni tesis etmek."

2020 Yılında Geleceğin Akıllı Uçan Otomobili Cezeri'nin Konsept Çalışmasına Yer Verdiklerini Anımsatan Bayraktar, Şunları Söyledi:

"2022 yılında da Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında söz vermiştik milletimize, 'Ülkemizin ilk insansız savaş uçağını uçuracağız.' diye. Milletimize bir sürpriz yaptık. 2023'e bir ay kala ilk uçuşumuzu yaptık. İlk uçuşuyla birlikte gelecekteki havacılık muhaberesinin kapılarını bize açmış oluyor. Bizlerin artık takipçi değil, dünyaya oyun kurucu olarak tam bağımsız ve hür şekilde devam edeceğimizin müjdesini verdi bu uçuş. Sonrasında da ayrı bir gelişme var. Kısa pistli gemilerden kalkma kabiliyeti olan Bayraktar TB3'ün ilk uçuşunu geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdik. Hatta bugün itibarıyla 8'inci uçuşunu yapıyor. Henüz inmemiş olması lazım, 6 saat sürekli uçuşlarını devam ettiriyoruz. Onu da en yakın zamanda inşallah kısa pist gemimize konuşlandırıp göreve hazırlıyoruz. 2024 yılında inşallah göreve başlayacak."

 

"Bu Uçuşların Gerçekleştirilmiş Olması Artık Dünyada Bizlerin Oyun Kurucu Olduğunu Müjdeliyor"

Bayraktar, Türkiye semalarında tam bağımsız ve hür oluncaya kadar çabalarının devam edeceğini vurgulayarak, "Savunma sanayisinde yüzde 85 oranında yurt dışına bağlıydı Türkiye. Bizim gibi mühendisler için üniversite sıralarında en büyük marifet, yabancı firmada bakım mühendisi olabilmekti. Bırakın yüksek teknoloji mühendisi yetiştirmeyi, böyle bir özgüven olmadığı için en büyük başarı yabancıların geliştirdiği teknolojilerin uygulayıcısı olmaktı. En büyük ufuk, marifet buydu. Bizim için marifet, yabancıların geliştirdiği bir uçağı alıp birleştirip uçurabilmek. Günü geldiğinde şöyle diyorlardı, 'Şuraya uçamazsın, buraya uçamazsın. Şuraya uçarsan el koyarım. Şunu yaparsan uçağı yerden kaldırmam.' Günü geldiğinde de 'Tetiğe bassan bile mühimmatı bırakmaz.' diyordu. Yani hür ve bağımsız bile değildi. Tam bağımsız ve hür olmasından neyi kastediyoruz? Bizler bu uçakları ve teknolojileri bugüne kadar dışarıdan aldık, değil mi? Ancak montaj hatlarında Türkiye bunları üretebildi. Dışarıdan aldığımız uçaklar içerisinde de yabancı yazılımlar vardı, adam tuşa bastığında kalkmıyordu, parçasını vermediğinde uçuramıyorduk. O zaman da onun dediği kadar, dilediği kadar ancak hareket kabiliyetine sahipti. Bir anlamda tam manasıyla hür değildik. Prangalıydı bacaklar. 'O prangalar yıkılıncaya kadar bizler bu çabamızı dünyanın en iyisine, en dosdoğru düsturuyla geliştirecek şekilde devam edeceğiz.' dedik. Baykar'ın genetik kodu bu arkadaşlar." değerlendirmesinde bulundu.

"Bizlere ve Nesillerimize Büyük İşler Düşüyor"

Bayraktar, dünyada iyilik, ahlak ve adaletin daha gür sesle çıkarılabilmesi için gençlerin çalışmalarına ihtiyaç olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bebeklerin hesapsız, arsız ve azgın bir şekilde katledildiği dünyada medeniyetimizin ahlak, iyilik ve adalet sesinin daha gür çıkabilmesi için bu uçaklara ve sizlerin çalışmalarına ihtiyaçları var. Şayet bizlere bir mühlet veriliyorsa zamandan, her konuştuğumuz dakikada bebekler ölüyorsa ve bizim çocuklarımız ölmüyorsa demek ki zamandan ve Yaradan'dan borç alıyoruz. Bu varlığımızın bir izahı olması gerekiyor. Bu izah da ancak dosdoğru bir şeyler yapacaksak ve gün gelip bu zulüm duracaksa bir anlamda yoksa bizlerin de yaşamasının pek bir anlamı yok. İnsanoğlu eşit ve hürse bir gün dünyanın bir ucundaki evladı ölüyorsa benimki de ölebilir, öyle bakmamız gerekiyor. Biz buna seyirci kalıyorsak şu anda ancak zamandan borç aldığımız anlamına, bize bir mühlet verildiği anlamına geliyor. Dolayısıyla sizlere, bizlere ve nesillerimize büyük işler düşüyor. Yoksa bugün o 'Durun.' demediğimiz zulüm yarın zaten bizim kapımızı da çalacak."


22 Kasım 2023