yılın doktora tezi ödülü


"YÖK 2023 Üstün Başarı Ödülleri" kapsamında "Yılın Doktora Tezi Ödülü"ne "Sosyal ve Beşeri Bilimler"de  “Yükselen Güçlerin Uluslararası Sisteme Entegrasyonu: Türkiye Örneği” adlı teziyle Enstitümüz Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı mezunumuz Dr. Hülya KINIK ve Tez Danışmanı Doç. Dr. Özgür TÜFEKÇİ layık görüldü.

Öğretim üyelerimizi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.  

Yükselen güçlerin uluslararası sisteme entegrasyonu: Türkiye örneği / Integration of rising powers into the international system: The case of Turkey
Yazar:HÜLYA KINIK
Danışman: DOÇ. DR. ÖZGÜR TÜFEKÇİ
Yer Bilgisi: Karadeniz Teknik Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
Konu:Uluslararası İlişkiler = International Relations
Dizin:BRICS = BRICS
Onaylandı
Doktora
Türkçe
2022
180 s.
 
Soğuk Savaş sonrası dönemde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hegemonyasından söz edilmiş ve özellikle 2000'li yıllara kadar ABD'nin uluslararası düzeni ekonomik ve siyasi açılardan şekillendirmede aktif bir rol oynadığı görülmüştür. Ancak 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Irak ve Afganistan'a yönelik müdahaleleri, ABD'nin gücünün ve etkinliğinin sorgulanmasına ve 2008 yılındaki küresel ekonomik krizin kaynağını oluşturduğuna yönelik tartışmaların başlamasına neden olmuştur. Bu durum ise gücün yeniden dağılımı veya uluslararası sistemin çok kutupluluğa evrildiği konusunda tartışmaları beraberinde getirmiştir. Bununla birlikte 21. yüzyılın yükselen güçleri olarak ifade edilen ülkelerin dünya düzeninde etkin olmaya başlamaları uluslararası sistemde çok kutupluluk tartışmalarına hız kazandırmıştır. Bu ülkeler ekonomi, nüfus, yüz ölçümü gibi pek çok materyal özelliklerinin yanında düşünsel ve davranışsal olarak da uluslararası düzene etki etme ve dünya siyasetinde daha fazla söz sahibi olma imkânı bulmuşlardır. Küresel yönetişimde aktif ve daha bağımsız politikalar izlemeye başlayan bu ülkeler uluslararası sistemin kendilerini sınırlandıran belirli davranış kalıplarının dışına çıkmak için kurumsal açıdan değişiklikler ve yeniden yapılanmanın gerekliliğine yönelik tartışmaları da alevlendirmişlerdir. Bu tartışmalar çerçevesinde, çalışmanın arka planını ve temel sorunsalını yükselen güçlerin uluslararası sisteme entegre edilmelerinin zor bir süreç olduğuna yönelik ileri sürülen görüşler oluşturmaktadır. Bu görüşlerin çoğunun özünde yükselen güçlerin daha çok statüko ve hiyerarşi karşıtı olma durumları yer almaktadır. Bu noktadan hareketle, yükselen güçlerin uluslararası sisteme yönelik tavırları ve sistemde kendilerini nasıl konumlandırdıkları üzerine bir fikir sunan çalışmada, özelde Türkiye örneğine odaklanılmış ve 1999-2017 yılları arasında Türkiye'nin dış politikası, küresel sistemin kurum, kural ve normlarına uyumu bağlamında 10 vaka çalışması üzerinden analiz edilmiştir. Bu süre zarfında ortaya çıkan gelişmeler karşısında Türkiye'nin uyguladığı politikalar ise çatışma ve iş birliği boyutlarıyla tartışılmıştır. Bu bağlamda, Türk dış politikasında gözlemlenen değişim ve dönüşümler, Türkiye'nin Batı'dan uzaklaşmasına yönelik çabalar olarak değil; daha otonom, bağımsız ve özgüvenli bir dış politika gündemi yaratma girişimleri olarak değerlendirilmiştir. Bu doğrultuda, uluslararası toplumda hiyerarşik olarak ABD'nin ve temsil ettiği Batı'nın baskın olmaya devam ettiği gerçeğini göz önünde bulundurmakla birlikte Türkiye'nin uluslararası düzene yönelik duruşu bu hiyerarşik liberal uluslararası düzenin daha katılımcı ve çok taraflılığı ön plana çıkaran bir yapıya dönüşmesi gerektiği yönündedir.
 
In the post-Cold War period, it would appear that the hegemony of the United States of America (USA) began and that the USA played an active role in shaping the international order economically and politically, especially until the 2000s. However, its interventions in Iraq and Afghanistan after the attacks of September 11, 2001, led to the questioning of the power and effectiveness of the USA and the beginning of discussions that the USA accounted for the global economic crisis in 2008. This situation generated new discussions on the redistribution of power or the evolution of the international system to multipolarity. However, the fact that the countries called as rising powers of the 21st century began to be active in the world order, accelerated the discussions on multipolarity in the international system. These countries had the opportunity to influence the international order intellectually and behaviorally and have a greater say in world politcs with the help of several material characteristics such as economy, population, and surface area. These countries, which have started to follow an active policy in global governance and emerged as independent actors, have also increased the debates on the necessity of various institutional changes and restructuring in order to go beyond the behavior patterns of the international system that set their limits. Within these arguments, the background and main problematic of the study present the views stating that the integration of the rising powers into the international system is a difficult process. At the core of the most of these views is the fact that rising powers mainly tend to challenge the status quo and hierarchy. From this point of view, the study, which hazards an opinion about the attitudes of the rising powers towards the international system and how they position themselves in the system, focused on the example of Turkey in particular and analyzed Turkish foreign policy between 1999 and 2017 in the context of its compliance with the institutions, rules and norms of the global system over 10 cases. Turkey's policies implemented in relation to the developments occured during this period were scrutinized in terms of conflict and cooperation. In this context, the changes and transformations observed in Turkish foreign policy are not efforts to distance Turkey from the West; but they have been evaluated as attempts to establish a more autonomous, independent and self-confident foreign policy agenda. In this direction, despite the fact that the USA and the West it represents continue to be more dominant in the international community, Turkey's stance towards the international order is that this hierarchical liberal international order should turn into a more participatory and multilateral structure.